İşçinin yükümlülüklerinin kapsamını, bireysel ve toplu iş sözleşmesi ile yasal düzenlemeler belirlemektedir. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 32 inci maddesinde ücret ve ücretin ödenmesi: "Genel anlamda ücret bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutardır." şeklinde tanımlanmıştır. 6098 Sayılı Borçlar Kanunu'nun 393 uncu maddesinde ise , "İşçinin, işverene bağımlı olarak belirli veya belirli olmayan süreyle iş görmeyi ve işverenin de ona zamana veya yapılan işe göre ücret ödemeyi üstlendiği sözleşmeye, iş sözleşmesi denir." hükmü yer almaktadır. [1] İş sözleşmesinin en belirgin unsurları; iş görme, bağımlılık, zaman ve ücret unsurlarıdır. Bu unsurlar içinde zaman unsuru iş sözleşmesinin en tipik unsurudur. İş sözleşmesi sürekli bir iş görme sözleşmesidir. İşçinin işverenin emrinde tam süreli ya da kısmi süreli çalışmasına bakılmaksızın, bu unsur daima ön plandadır. İş sözleşmesinde zaman unsuru çalışma süresinin belirlenmesinde söz konusu olur. İşçinin işverenin emri altındaki çalışma süresi onun günlük çalışma süresinin tamamını kapsayacağı gibi haftada bir gün ya da birkaç gün belirli saatlerde çalışmayı da kapsayabilir. Burada önemli olan işçinin, sözleşmede üstlenmiş olduğu zamanın tamamını işverenin emrine sunup ona bağlı olarak çalışmasıdır[2] . Buna göre işçinin, haklı bir gerekçesinin veya işveren tarafından kabul edilebilir mazeretinin olmaması halinde; işe geç gelerek eksik çalıştığı sürelerin toplanması yöntemiyle günlük, haftalık, aylık ücretinde kesinti yapılabilmesi mümkündür. İşçi, İş Kanunu'nda yer alan ya da iş sözleşmesinde belirlenmiş olan çalışma sürelerine uygun olarak işverenin emir ve talimatlarına bağlı olarak iş görmek zorundadır. Aksi takdirde iş görme ediminin karşılığı olan ücretini tam olarak alamaz. Ücret bir iş karşılığı olup, çalışılmayan süre için ücret istenemez. [3] İşçinin ücret ödeme biçiminin maktu aylık olması da aynı sonucu doğuracaktır[4] . Bir örnekle açıklayalım. İşçi A işverenle arasındaki sözleşme uyarınca, işyerinde haftada 45 saat, 6 gün ve ara dinlenmesi düşüldükten sonra günde 7,5 saat çalışmaktadır. İşçi A'nın pazartesi, salı, çarşamba ve cuma günü işe 1‘er saat geç geldiğini farz edelim. İşçi A bu durumda, ilgili haftada 4 saat eksik ücret alacaktır. Aylık ücretin brüt 3000 TL. olduğunu farz edelim. 3000:225=13,33 TL.Brüt/Saat ücretidir. İşçiden ücret ödemesi yapılırken 4 x 13,33= 53.32 TL./Brüt ücret kesintisi yapılacaktır. Bu kesinti işçi A'nın o hafta eksik çalışmasından kaynaklanmaktadır. Nitekim, çalışma yaşamında işyerlerinde, işçilerin günlük çalışma sürelerinin (işe başlama ve işten çıkış saatlerinin) ve dolayısıyla eksik çalıştığı sürelerinin PDKS sistemiyle (Personel Devam Kontrol Sistemi) yakından kontrol edildiği, buradan elde edilen çalışma saatlerine ilişkin verilerin puantaj kayıtlarına ve ücret bordrolarına yansıtıldığı görülmektedir. İşveren "yönetim hakkı" çerçevesinde; işyerinde işin başlama ve bitiş saatleriyle ara dinlenme saatlerini belirleyerek, işçilerinin bu çalışma ve dinlenme saatlerine uygun hareket edip etmediğini kontrol etmekte; herhangi bir aykırılık halinde sözleşme ve kanun hükümleri çerçevesinde gerekli iş ve işlemleri yapma hakkına sahip bulunmaktadır. Bununla birlikte, işçinin haksız ve mazeretsiz işe geç gelmesi hususunda ispat yükümlüğü işverene aittir. Ayrıca, işyerinin uzaklığı, işe gidip gelme olanakları vb. gibi nedenlerle makul sayılabilecek nispeten kısa süreli işe gecikme durumlarının göz ardı edilmesi ve sistemin Ana Sayfa > MEVBANK > Dergi > LEBİB YALKIN MEVZUAT DERGİSİ > 2020 Nisan Sayı:196 > İşçinin işe Geç Gelmesi Halinde Ücretinden Kesinti Yapılabilir mi? buna göre kurgulanması; işveren tarafından "yönetim hakkının" Türk Medeni Kanunu'nun 2 inci ve 3 üncü maddesinde yer alan "dürüstlük ilkesine" ve " iyi niyet ilkesine" uygun kullanıldığının da bir göstergesi olacaktır. Yukarıda belirtilen Medeni Kanun hükümleri uyarınca, "Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Kanunun iyi niyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyi niyetin varlığıdır." İşçi tarafından da, iş görme edimi dürüstlük kuralının gerektirdiği şekilde ifa edilmelidir[5] .
Murat AYGAR
İş Başmüfettişi
____________________________________________________
[1] Prof Dr.Fikret Eren Borçlar Hukuku Yetkin Yayınevi Ankara 2019 S.541 [2] Prof Dr.Fikret Eren Borçlar Hukuku Yetkin Yayınevi Ankara 2019 S.541 [3] Y.9.HD.21.11.2012-7547/21908- [4] "4857 Md.49'a göre maktu aylıkta, her ay alınacak ücret önceden belirlenmiştir. Hasta, izinli veya mazeretli olunduğunda ücret kesintisi yapılmaz. Bu ücretin içinde çalışılmayan hafta tatili ve genel tatil ücreti de vardır. Maktu aylık, Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere 30 günlük ücrettir. Ayın 28 veya 31 çekmesi sonucu değiştirmez. Ancak hafta tatili veya genel tatil günlerinde çalışılıyorsa İş Kanunu hükümleri uyarınca ayrıca ücret ödenir. Kanun'da yer alan mazeret durumu sınırsız bir özgürlük değildir. Medeni Kanun'da yer alan iyi niyet ve hakkaniyet kurallarına aykırı ileri sürülen mazeretleri işveren kabul etmeyebilir ve o günün ücretini kesebilir." Av. Ergun İnce Çalışma Hukuku Artı Ltd.Şti. İstanbul 1988 S.138-139 [5] 4857 Sayılı İş Kanunu'nun 38 inci maddesinde ücret kesme cezası düzenlenmiştir. Söz konusu düzenleme bir disiplin cezası niteliğindedir ve belirli koşulların sağlanması halinde uygulanabilmektedir. Uygulamada, iş sözleşmesi, toplu iş sözleşmesi ya da işyeri yönetmelikleriyle ; işe izinsiz olarak geç gelmek, izinsiz işten erken ayrılmak, vb. eylemler disiplin cezalarına (uyarma, kınama vb.) veya işçinin 2 günlük ücretini geçmemek üzere ücret kesme cezasına tabi tutulabilmektedir. Kanımızca, işçiye işe geç gelme eylemi nedeniyle çalışmadığı sürenin ücretini kesme yanında , bir disiplin cezası niteliğinde uyarma, kınama ya da "ücret kesme cezası" uygulanabilecektir.
----------o----------